ÖNSÖZ
ALLAH'a hamd olsun...
Ki..o, zatı ile zatında ve zatı için esma ve sıfat tecellileriyle tecelli eder...
Ve o, sıfatının çokluğu ile, zatı birliğinde zahir olur.
Sonra o, nimetlerinin ve iyiliklerinin zuhur yerlerinde isim ve sıfatlarının gömleklerine bürünür de görünür.
Yine o, öyle bir zattır ki, kendi kendini gizlemiştir.
Ve...saklamıştır...
- Nerede...?
Derseniz, deriz ki,
- Gayb hali tekliğinde... Hme de şanına yakışan bir gizlilikle...
Delilini isterseniz, işte onun kavli:
- "Ben gizli bir hazine idim. Bilinmemi istedim.. Halkı bilinmem için yarattım..."
En kâmil, en tam bir mazhar olana Allah-ü Taâlâ^dan salât...
Ki o, en faziletli ve bu fazileti umuma şamil bir tecelligâhtır..
Ve o, en güzel duyan olup, keza mana kokusunu da en çok alandır..
Madde ve mana arasında, tam nailiyete eren, o olmuştur..
Madde ve mana suretine yine haiz olan odur...
Nusha-i kubra ile, nusha-i suğra'yı cami bir zattır...
Yani: Dünya ile ukbayı temsil eden zat..
O'nun ism-i şerifi MUHAMMED'di... İşte, ALLAH-Ü TEÂLA'dan salât-ü selâm dileğimiz bu zatadır...
Bütün âline...
Pek keremli ve şerefli ashabına da olsun...
Şimdi kısaca derim ki:
- Bu eser: HADİS-İ ERBAİN'dir...
KIRK HADİS'tir...
Hepsinden nübüvvet buğusu tüter...
Bu Hadis-i Şerif'ler benim virdimdi...
Hepsini topladım, şerh ettim...
Ama bu şerhim, sofiye meşrebi üzerine oldu..
Yani: TASAVVUF..
Başarı dileğimi, yüce ALLAH'a arz ederim.
SADREDDİN-İ KONEVİ K.S