MEKTUBAT-I GEYLANİ

%32
150,00 TL
220,00 TL
Adet

ESER HAKKINDA

Değerli okurlarımız!..

Yayınevimiz hayırlı olarak görmüş olduğu hizmetlerine bir yenisini daha eklemekten sonsuz sevinç duymakta Cenab-ı Hakk'a şükürler etmektedir..

Ne kadar şükretsek azdır. Çünkü, kâinatın efendisi ve ulu yaratıcı Cenab-ı Hakkın Hazreti Muhammed (s.a.v) ümmeti içinde Peygamberi zîşanın müjdeledikleri ve Beni İsrail peygamberleri efdaliyetine nail eylemiş olduğu velîlerin önderlerinden olan Gavs'ül-Âzâm Seyyid Abdülkâdîr Geylânî Hazretlerinin, Acem Melikine gönderdiği Farsça 15 risâlenin (mektubun), Eş Şeyh Ali Bin Hüsâmeddin tarafından Arapçaya çevrilmiş olan tercümesini 1980 yılında Seyyid Hüseyin Paşa Türkçeye tercüme etmiş ve ledünnü şerh'ini de verilmiş olan izin ölçüsünde yerine getirmiştir.

İşte bu hazırlanmış olan kıymetli eser 1981 yılında B. Uluçınar beyefendi tarafından basılmış ilerki yıllarda yayınevimiz KİTSAN'a bu eserin telif haklarını Cenâb-ı Hakk (c.c) nasip etmiştir. Ekber olan Allah'a sonsuz hamd ederiz...

Ve bu büyük hizmetin gerçekleşmesinde emeği geçenlere bu hazine değerinde olan eseri tercüme eden Eş-Şeyh Ali Bin Hüsâmeddin, Seyyid Hüseyin Fevzî Paşaya, yayınevimiz şükranlarını en içten gelen duygularla ifade etmeyi kendisine bir borç olarak görmektedir. Hepsinden Cenab-ı Hakk razı olsun.

Seyyid Hüseyin Fevzî Paşa'nın ve âhirete intikâl etmiş olan zevât-ı kirâm'ların da makaamları yüce, kabirleri nûralara gark olarak Ruhlârı şâd olsun.

Acem Melikine gönderilen bu 15 mektup, dikkatle tetkik edildiğinde görülecektir ki, Gavs'ın Kur'ân-ı Kerîm'e ait yorumlarını, İslâmî hakîkatlerin açıklanmasını ihtivâ eden ve herbiri bir yüce eser niteliğinde emsalsiz tefsir ve hikmetlerden oluşmaktadır.

15 mektup içersinde Kur'ân-ı Kerîm'den tam 275 âyet-i kerîmenin bâtınî tefsiri yapılmış, Kur'ân-ı Kerîm'de geçen kelime, âyet ve kıssaların ledünni hikmetleri üzerinde durulmuş, tefsir ilâhi sırların ve ilâhi hikmetlerin açıklanmasını sağlayarak Gavs¦#39;ın dilinden insanlığa rahmet olarak sunulmuştur.

Eserin Gavs'ül-âzâm'a ait olması yeterlidir, tüm övgülerden üstündür ve onun imzası ve tasdiki olan herşey gibi bu eser de elbetteki İslâm'ın rûhunu aksettiren bir ulu yorum ve mü'minlerin vazgeçemeyeceği bir değerli hazinedir.

Hele hikmetler söyleyen Hazreti Abdülkâdir Geylânî'nin dilinden anlayan O'na yakın kişilerce ikinci bir yorum yapılmışsa, eserin değeri, okuyucu için müstesnâ bir genişliğe erişir.

Yayınevimiz bu hususu da dikkate alarak, eserin baskısını yapmadan evvel kendisinin de içinde bulunduğu bir tasavvuf grubu oluşturmuş ve 15 mektubu tekrar tercüme ettirdikten sonra sûrelerin, âyet-i kerîmelerin numaraları ve Arapçaları konmuş ve bu heyete ayrı bir yorum daha yaptırmıştır ki, bu çalışmalar bu yolun isteklisi olan talîpkârlara eserin daha anlaşılabilmesi yönünden faideli olarak eserin önemini büsbütün arttırmıştır.

Bir heyet tarafından mektuplar üzerinde yapılan yorum İslâm düşüncesi açısından son derece öenmlidir. Çünkü İslâm büyüklerinin sözleri birer hikmettir, ilâhî sırlara âit açıklamalardır ama onların da kelime kelime yeniden ele alınması çağın ilmi ve çağın dili ile yorumlanması zorunludur.

Esâsen hikmet, velîlere âit hasletlerdendir ve hikmetli söz de, onların femi saâdetlerinden dökülen incilerden başka bir şey değildir. Bu bakımdan velî sözleri ayrıca tefsire muhtaçtır, aksi halde gereken feyiz alınmış olmaz. Ruhban sınıfını reddeden, Allah ile kul arasına araz sokmayan, insnaın kendi bedenini bile perde ve gölge kabul eden İslâm inancında ALLAH vardır ve ALLAH'tan başka birley YOKtur.

Ancak Cenâb-ı Hakk'ın yarattığı ve zuhûra getirdiği bu âlemde insan, ALLAH'ın halîfesidir ve yalnız âlemler insana tahsis edilmiştir...

"Allah insana şah damarından yakındır!.." onu ahsenî takvim üzere halketmiştir... Bütün bunlar insanın âlemin incisi, müzeyyen varlığı olduğunun ispat ve îzahıdır. Öyleyse İslâm dininde temel ünite insan ve toplumdur. Bu gerçek âyetler ve hadîs-i şerîflerle de tespit ve tebşir edilmiştir.

Bu açaıdan bakılınca İslâm ulularının sözlerini sadece güzel cümleler olarak değil, hayatın yaşam düstürları olarak yorumlamak, öyle görmek lâzımdır. Adeta kıymetli hazine gibi...

Değerine binâen kıymetli hazine demekteyiz... Çünkü; çok iyi bilinmekte ve kabul edilmektedir ki Gavs Abdülkâdir Geylânî, İslâm dünyasının en büyük Velîsi olarak kabul edilmiş, ortaya koyduğu hikmetler çağlar boyu insan düşüncesini etkilemiş, birçok zevâtı kirâm'ın feyz kaynağı olarak, fikirleri ve inançları sonradan bir yol tarikat hâlinde İslâm âleminin ana müesseselerinden birisi olmuştur.

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri birlikçidir, İslâm yüceliğinin insanlığı mutlu kılacağı inancındadır. Ve bu yüce hüviyeti ile bölücülüğe şiddetle karşıdır. Onun için renk, ırk, din, hiçbirşey insanların birbirini sevmesine mâni değildir. Yeter ki insan, insan olduğunu idrâk etsin. Yter ki insanı insan olarak sevelim ve insanı Allah'nın imkanı ve mekânı olarak görelim.

Nitekim Gavs Abdülkâdir Geylâni'nin (k.s) kendileriyle bizzat Cenâb-ı Hakk konuşmuş ve onun dili ile insanlığa yüce mesajlar vermiştir. Risâle-i Gavsiye bu bakımdan insanlık hayâtının en kutsal eserlerinden biri olarak elimize sunulmuş bulunmaktadır.

O, mezhep ayrıcalıklarından da müteessirdir. Acem Melîkine mektup yazması, insanları tevhid ve vahdet idrâkine davet etmesi hep bu özlemin yansımaları, insan sevgisinin ondaki taşkınlığı ve ilahi rahmetin gayreti olarak yorumlanmalıdır. Gavs'ül-âzâm, ilâhî isimler olan Esma-i hüsnâyı da şiir hâlinde yorumlamış ve Mektûbat'ları Arapçaya Tercüme eden Eşşeyh Ali bin Hüsâmeddin (k.s) ayrıca şerh'te etmiştir ki bu şerh de esere ayrı bir güzellik katmıştır.

Kitsan Yayınevi çok kişinin ihmâl ettiği, ya da unuttuğu bu gerçekten hareket ederek Gavs'ın mektuplarını sosyal hayatın ihtiyaç duyduğu temel ilkeler olarak görmüş ve yorumunda ana prensipleri bu açıdan değerlendirmiştir. Bu yönden de eser ayrı bir nitelik kazanmıştır.

Gavs hazretlerinin mektuplarını toplayıp eseri tanzim ve tasnif eden Seyyid Hüseyin Fevzi Paşa, Geylânî (k.s) yolunda yani MUHAMMEDÎ olan gönül adamlarından bir Mürşid-i Kâmil¦#39;dir.

Bu özelliği ile İslâm düşüncesinin ana kolu ve temel okulu diyebileceğimiz Kadirîlik yoluna da sayısız hizmetlerde bulunmuştur. Örneğin; bu kıymetli eserin üçüncü bölümünde Kadirî Virdini tekrar (günlük ders) ele almış ve Kadirî Vridinde Zâhirî ve Bâtınî Feth ile zikirde ve virdde kısaltmalar yaparak kıymetli bir hizmeti daha yerine getirmiştir... Her mevzuu kendi ilmi ölçüsünde geniş olarak ele almaya gayret göstermiştir... Abdülkâdir Geylânî'nin kişiliği ve bütünlüğü içinde Mektûbatları batınî bir anlayış içersinde sunarken Veysel Karani(k.s)yi de hatırlamış ve O'nun duâsını, Evrâdı Kâdirîyeyi, ve Mektûbların içersinde bulunan bazı âyet-i kerimeleri Şeyh-ül Ekber ve Abdülkerîm Ciylî gibi âriflerin yorumlarına da baş vurarak günümüz anlayışına uygun olarak ledünni yönden yorumlamaya gayret etmiştir. Ve onun bu güzide çalışmaları neticesinde Mektûbat-ı Geylânî, mükemmel bir tevhid hazinesi ve hikmetler şerhi olarak Türk kütüphanesine kazandırılmıştır.

Eser Üç bölümden oluşmaktadır. Şöyle ki:

Birinci Bölüm: Gavs'ül Azam'ın Melik Sencer'e yazdığı on beş mektub'un tercümesi.

İkinci Bölüm: Mektubların içersinde bulunan bazı âyeti kerimelerin zevât-ı kirâmların keşf'leri ışığında makam-ı hakîkâtte ledünni tefsirleri.

Üçüncü Bölüm: Kadîri Evrâdı ve Kadiri Virdî.

Eserin ilk baskısını yapma şerefine sahip olan B. Uluçınar beyfendiye adetâ bir kevnî kerâmetlen eserin "Mektubât-ı Geylânî" tercümesi intikâl etmiş ve bu büyük hizmeti 1980 senesinde gerçekleştirmiştir. Ve kendisi bu intikâl etme olayını şu şekilde derc etmiştir:

Bağdat hatıralarımın en manâlılarından yani bana bu eserin intikâlini arz etmeğe gayret edeceğim:

17.2.1978 Bağdat Babul Şeyh'deyim (Şeyh Kapısı denilen Abdülkâdir Geylânî Hazretlerinin semtinin ismidir) Niyetim, huzur-u Pîrde Cum'a namazı eda edip, tazimi kâmilemi arzu ubudiyyet etmekti. Dış kapıdan içeri giriyorum. Hınca hınç dolu... Ziyaretçilerin fazlalığından adım adım iç kapıdan içeri girip, ağır ağır türbe-i saâdetin kapısına ilerlemekteyim...Fakat yer yok, zar zor ilerliyorum. Namaz için safta bulunan kalabalık cemaat yüzüme hayretle bakmakta. Çünkü iç kapı kapalı, oturacak yer yok adeta yüz ifadeleriyle bana "Nereye gidiyorsun..?" diyorlar. Buna rağmen kapıya gitmekte ısrar ederek kapıya vasıl oldum. Kapının tokmağını birkaç sefer vurdum. Kapıyı açan olmadı. Tekrari birkaç sefer vurdum, yine açan olmadı. Halk, değişik seslerle homurdanıyordu... Homurtular yükselmeye devam ediyordu... Lâkin bir türlü kapı açılmıyordu.. neredeyse hicabımdan yer yarılsa yere geçeceğim, kan ter içinde kaldım. Oturacak yer de yok. Benim için dönüş de imkansız. Çünkü Abdülhak Hamid'in Finten'indeki aşağıdaki gösterilen beyiddeki gibi bir kararlılık içindeyim:

"Öyle bir şiddet-i tasmim ile çıktım ki yola
Önüme sengi mezârım çoksa dönmem"

Dönüşü olmayan bu yolda bir anda suluhat olarak şu hatıra müfekkiremde canlandı:

555. hicrî tarihinde Ebûl Alemeyn (iki bayrak babası) Seyyid Ahmed er-Rufai Hazretlerinin Medine-i Münevverede Resûlü Zişân Hazret-i Muhammed (s.a.v)'in türbe-i saâdetini ziyârete gelir. Fakat, seyyidlerin girdiği kapıda bulunan vâzifeli "Siz seyyid değilsiniz, bu kapı seyyidlere mahsustur..." cevabını vererek kendisini içeri sokmak istemez... Seyyid Ahmed er-Rufâî Hazretleri Seyyidim diye ısrar eder. Vâzifeli ise aksi ısrarında sebat gösterir ve "Emâren yok!.." der. Bunun üzerine Seyyid Ahmed er-Rufâî Hazretleri büyük bir vecde gelerek "Yetiş yâ Resûl'üs-Sakaleyn, eğer benim ceddi ebcetimsen mübarek elini öpeyim..." nidâsında bulunur. O anda Resulü Zişân Habibi Ekrem (s.a.v) Efendimiz Türbe-i Saâdetinden mübârek elini uzatır. Yedullâne fevke eydihim sırrı tecellî etmiştir ve Seyyid Ahmed er-Rufâî Hazretleri mübârek eli öper. Ve hemen o anda kapının eşiğine uzanır. Ve ziyaret etmek için bekleşen invân-ı müminine "Beni çiğneyin içeri girin" der.

İşte bu hadiseyi ben zihnen büyük bir vechû hûşû içinde seyri temaşa ve tefessür ederken kapı ağır ağır açıldı... Ve oradaki vâzifeli kapıya gelerek "Mutevelli kimseyi içeri almamam için bana haber gönderdi. Bu itibarla mâzur görün" dedi.. Ben kendisine "Eyne Seyyidi Yûsuf Hazretleri" yani Seyyid Yûsuf Hazretleri nerde dediğimde "Maku" (burada yok) cevabını verdi... O sırada ikimizde ayakta durmaktayken birden görevli; "Haza Seyyidi Yûsuf Hazretleri  işte Seyyid Yûsuf Hazretleri" dediğini duydum... Arkamı dönüp baktığımda Gavs'ül-âzâm Heykeli Semedanî'nin zâhirde en büyük evlâdını ziyaretime vazifeli kıldığını anladım, gözlerim yaşardı. Seyyid Yûsuf gelmekteydi... Hasretle kucaklaştık, ardından koluma girdi, beni öne alarak kapıdan içeri buyur etti. Kendisini öne geçirmek için çok rica ettimsede kabul etmedi...

Kapıdaki vazifeli "Kim bu?" der gibi manâlı bakışına karşılık "Bu bizden uzaktadır amma bizdendir, bizimledir..." dedi. İçeri girdiğimde bir de baktım ki, Hüseyin Fevzi Paşa Hazretleri türbe-i sâdetin başucunda oturmuş, vâkur, mütebessim bir edâ ile bana bakarak "Hoş geldiniz!" dedi. Ben de ona "Hoşbulduk Kâtib-i Gavs!.." dedim. O da bana "Mübârek olsun!" cevabını verdim. El öpüp hal hatır sormayı müteâkiben ziyâret ve namazımı edâ ettim. Ziyâretimin sonuna doğru Paşa Hazretleri bana; "İstanbul'a dönmeden evvel bana uğra sana iki hediyem var.." dedi. "Başım üstüne.." dedim, ayrıldık.

İstanbul'a avdetimden bir gün önce Kâtib'ül-Gavs olan Seyyid Hüseyin Fevzi Paşa Hz. Ne iki arkadaşımla beraber ziyâretine gittik, bana refaküt eden arkadaşlardan birisi o zamanki Bağdat Kültür Ateşemiz Necati bey diğeri de Dr. Ekrem Behçet Arif El-Nakşibendî idi.

Paşa Hazretleri bana teveccühle "İşte sana iki hediye" diyerek iki kıymetli eseri takdim etti. Birincisi gül bahçesi demetinde "Ukûdil Cevâhir Fi Selâsül Ekâbir" di ki mukaddema yayın hayatına evvelce arzedilmişti. İkincisi kendilerinin şecerelerini belirten bergüzide bir eserdir. Bunlardan başka sohpet esnâsında bir müjdeyi daha vermişlerdi ki ayrıca Mektubat-ı Geylânî adındaki pırlanta eseride lûtfedeceklerdi. Nitekim "El Vaadü kedeyn" düstûruna herkesten fazla sadık kalan Paşa Hz. Bu vaadinide tahakkuk ettirerek geçen yaz yâni 1980 yılının yaz aylarında İstanbul'u teşriflerinde üçüncü eser olan Yüce Mektubat-ı sunmakla bizleri sonsuz bahtiyarlığa gark etmiştir. Elinizde bulunan eser bu kıymetli vaadin müşahhas tecellîsidir. Hizmet bizden, hizmete himmet O'ndandır.

Bekir Uluçınar beyfendiye ilk defa nasip olan böylesine kıymetli eseri siz okurlarımıza tekrar düzenleterek 16 sene sonra sunmaktan dolayı ALLAH (c.c)'a Kitsan Yayınevi olarak sonsuz lütûfkârız niyâzımız bu tür eserleri siz kıymetli okurlarımızın faydalanmaları için yayınlayabilmek ve HAK yolda hizmet edebilmektir.

Hizmet bizden takdîr HAK'tan. Herşeyin doğrusunu ALLAH (c.c) bilir. Hak Teâlâ yanlışlığa düşmekten cümlemizi muhafaza buyursun. Bu ilâhî yolun yolcusu olmayı hepimize nasip etsin.

AMİN

Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!
Bu ürünün fiyat bilgisi, resim, ürün açıklamalarında ve diğer konularda yetersiz gördüğünüz noktaları öneri formunu kullanarak tarafımıza iletebilirsiniz.
Görüş ve önerileriniz için teşekkür ederiz.
MEKTUBAT-I GEYLANİ Online kitap satış sistemi ile Kitsan Yayınevi tarafından doğru ve güvenilir alışveriş NBCEGJQT
MEKTUBAT-I GEYLANİ

Tavsiye Et

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.